16 Mart 2015 Pazartesi

KENDİN OLMA(K)MAK



Kendin olmak onur-e ve kendin olamamak ise egoist bir değer çerçevesinde yer almaktadır. Ego ve onur arasında gel-git yaşamak, kişiyi kendi olmaktan alıkoymasına büyük sebeptir. Bazen kişi kendisine doğru gelen tarafa meyillenmesi ve bazen de kişi kendisine keyif veya zevk verecek yöne doğrulması pozisyonunda, kişi kendinin kim olduğuna karar kılmakta gel-git duyusuna mahkum olmaya mecbur bırakıyor. Bu mecburiyet güdüsü, insanın duyu dürtülerini has-safhada desiselere ter ediyor. Terk-i diyara intikal'en desiselerin icraatı da zifos manzarasını doğurur. Zifoz manzarasında kişi karakter kimliğini tanımayacak kadar hüviyetine yabancı kalır. Yabancı olunan hüviyete hürriyet bahşet edilemez; yani, kendin olamama duyusu, kişiyi, kendine yabancı olmaya esir olacak büyük bir etken ve bu etkenin ise hayalini kurabileceği ve susacağı arzusunun en güçlü tılsım da özgürlüktür.
Kendin olamamak başlı başına bir korkudan ibarettir; soyut veya somut bir menfaatin idesine ikamet gereği kaybetme korkusu veya herhangi bir fiziksel ya da ruhsal şiddete maruz kalma korkusu; dayak yeme kuruntusu, reddedilme, dışlanma, hor görülme, kabul edilmeme, aşağılanma işkilinden doğan korkulardır kişiyi kendinden eden derin ve ağır etmenler.
Tabii, bu etmeleri yaşamayı göze almak pek zor olduğu gibi, çokça cesaret ister; oldukça duyarlı ve alçak gönüllü olma pahasına bir cesaret gerektirir. Aksi halde bu uğurda atılan bütün adımlar yoktan ibaret olur. Çünkü vasfı işlevsiz kalmaya oldukça müsaittir.
Kişinin kendi olmasına kanıt, gerçek gerekçesinde gerçekte samimiyettir.
Samimiyetin dışında bir samimiyette olmanın aracı yalan ve bunun etkisine savunmasız kalınan hüküm ise, sahtekarlıktır.
Kırmamak için başvurulan yalan yolu, zamanla kişiyi kırmaya ve sonrasında ise kişinin kırmak istemediği kişiyi derin kırmasına nedendir. Bu duygusallıktan kaçınılıp, akabinde bir doğaçlama eşliğinde analiz edildiğinde; kişi kırmak istemediğini zaman aşımı gereği büyük kırmamak adına, erken davranarak küçük kırmayı tercih eder ve bu dobra oluşuyla yalandan kaçmış olacağı gibi, samimiyetin birlikteliğine daha bir renk katmış olur. Çünkü, hatayı veya yanlışı görür vaziyette ve bunun tasvibi olmaz düşüncesi kurgulanıyor ise, gerçeği savunma sevdasında tüm kayıpları göze alarak bunu erkenden söylemek en ideal olanıdır. Öyle ki, çözümsüz sorunun olamayacağı inancında olunduğunda, saklıya ihtiyaç duyamaz bireyin kendisi.
Çözümsüz görünen sorunlardan ötürü, gizliler çoğalır, gizlileri saklı tutma düşüncesinde beyaz nidası altında yalan ismi vasıta olarak kullanılır ve bu araçtan dolayı da samimiyet sarayı yıkılır.
Kendin olamamanın en büyük sorunu, samimiyetsiz samimiyettir ve samimiyetsiz duygunun da en büyük sorunu, korkudur.

Kesinlikle korkaklar asla samimi ola-bilemezler.
Samimi değilim veya seninle samimi olamam diyebilmek dahi samimi olmaktır.



17.03.2015/00:30



Gürsel Özkır

Hiç yorum yok:

Yalnızlık Teoremi

"Bu belirsiz bir bilinmezlik değil, uçtan uca şifrelenmiş bir şey de değil, aksine, ardına kadar önü açık ve kapısı olmayan bir şey ya ...